31 Aralık 2008 Çarşamba

Mutlu Yıllar.....

2008 yılı acılarımızla, sevinçlerimizle geride kalsın .

Yeni yıl bize ve tüm sevdiklerimize sağlık, mutluluk, neşe, başarı, sevgi ve huzur getirsin .

Mutlu Yıllar !

22 Aralık 2008 Pazartesi

1,5 Yaş

Kilo:11.540
Boy:86
3 ayda geçen zamanda hiç kilo almadığımız gibi 0,5 kilo kaybetmişiz.Doktorumuza göre endişelenecek bir durum yok.3 ay öncesinde normalden çok daha fazla kilo aldığı için dengelenmiş oldu diyor.Ana yüreği işte bende takmış durumdayım.Ama herşeyden önemlisi hasta olmaması.Aşılarımız vuruldu.Umarım ateşimiz çıkmaz.


Aylık muayenelerimiz eskisinden daha zor olmaya başladı.Henüz doktorumuz elini değidirmeden basıyor yaygarayı.Aslında Çağan Ege çevresine karşı çok ılımlı bir çocuk her zaman gülücükler atıyor ama hastane geçmişi pek iyi değil ondan olsa gerek.Gerçi Allaha şükür kötü bir hastalık geçirmedik ama soğuk algınlığı nedeni ile 1 yaşına kadar çok fazla hastane yolu aşındırmıştık.


Multi vitaminine devam edilecek gün aşırı,aynı şekilde diş ilacımıza da .Bununla birlikte belki geç oldu biraz ama dişleri için ne yapılacağını sordum.(Ege'nin şuan 12 dişi mevcut.)Parmak fırçası önerdi.



Yarıyaş- 1 yaş derken oldu 1,5 yaş.İyi ki doğdun bitanem.














17 Aralık 2008 Çarşamba

Yine bir bayram ve uzun bir tatil geçti gitti...

Şu zaman ne kadar çabuk geçer oldu.9 günlük tatil su gibi geçti gitti.Bol bol bebeğim ile vakit geçirdim.Ama ona doymak ne mümkün.Tatil sonu ondan ayrılmak ise çok zor oldu.Evden çıkarken henüz uyuyordu ve uyandığında "anneeee" diye bağardığında ben değil ablası karşılayacaktı onu.Pazartesi uzun bir süre bunu düşündüm ve daha da zor geçti benim için.


Neler mi yaptık bu bayram büyüklerimizin ellerini öptük ama biz öptük bir yandan da niye Çağan Ege'ye el öpmeyi öğretmedim diye hayıflandım.Çünkü bu bayram tam anlamıyla küçük bir adam vardı karşımızda.Küçücük boyuyla,minik kazağıyla, herşeyi anlamasıyla.Sonraki günler ise hep dışarılarda her gün başka bir yerdeydik.Bir günümüzü de Ege'nin tatil arkadaşı Deniz Eda'ya ayırdık.Duru ile birlikte ama fotograf çekmeyi atladım.İlk defa bu kadar kalabalık çocuklu aile olarak bir araya geldik.Bazen oyuncaklar için itişip kakışmalar oldu ama genel olarak rahat sayılırdık tabi eskisi gibi uzun sohpetler olmuyormuş bunu anladık.

25 Kasım 2008 Salı

Unutmamak için....



1,5 yaşımıza basmak üzere olduğumuz ay içersinde unutmamak adına Ege hakkında yazmak istedim.Yazıya dökmek bazı şeyleri çok zor hele videoya almak çok daha zor.Aslında gizli kamera ile dolaşmak gerekiyor.Her gün yaptığı , söylediği şeyler ile bizi şaşırtıyor.Bir an için bu halini çekmem gerek dediğim anda videoyu almak için kalktığımda herşey bitmiş oluyor.Şu sıralar ise en favori aktivitemiz resim .Sürekli olarak boyaları getirip kutusundan çıkarmamızı istiyor.Sonrasında ise bir çizik atıp bak maaa(balık yada bayrak henüz çözemedik )..., kussss (kuş ) , ciiii (çiçek) , mivaaa(miyav) diyerek bize gösteriyor.Geçen akşam farkettim ki artık duvarları da boyamaya başlamış inanamadım genel olarak bazıları bu duruma kızabilir ama benim suratımda nedensiz bir gülümseme oldu anladım ki resim defterleri bize yeterli olmayacak artık.Daha öncesinde aldığım parmak boyasını da çıkartmak gerek diye düşündüm belki her taraf daha da batacak ama olsun.Hatta oyun grubuna gittiğimiz yerde resim dersi için bir deneme dersi ayarlamaya karar verdim.












Keyif aldığımız ikinci aktivite ise oyuncakların pillerini yerine takmaya çalışmak.Dedeme benzesin herşey elinden gelsin demiştim hamile iken benzedi galiba.


3.aktivitemiz ise su ile oynamak.Eline oyuncaklarından kaba benzer bir şey alıp buuuuuuuuuu diye bize bağırıyor dayanamayarak su koyuyoruz bir tane daha tas veriyoruz kendisine oturup kaptan kaba suyu boşaltıyor.Tabi zamanla yere dökülen fireler nedeni ile su bitiyor.




Severek oynadıklarımızdan bir diğer oyun ise hayvan figürlü sitikır ları seslerini çıkartarak her yere yapiştırmak.
Diğer zevk alarak oynadığımız oyun ise babamız ile karşılıklı oyuncak arabalar ile oynamak.Benimle oynadığı oyun ise saklanbaç ben saklanıyorum o beni buluyor ve sonrasında babasına doğru kaçmaya başlıyor.Tam tersi artık kendisi de saklanmaya başladı.

Kelime haznemiz ise gün geçtikçe çoğalıyor.Yeni kelimemiz "pepe" penguen demek.

22 Kasım 2008 Cumartesi

17.Ayımız Bitti......



Bugün 17 ayımız bitti.Hafta sonuna denk gelince iyi oluyor böylece o tarihli fotografını çekebiliyorum Ege'nin.Ne farkeder aslında ama işte takıntı olmuş birkere.Bugün ayakkabı aldık Ege'ye.Esin'nin Ömer için ayakkabı durumu olayın ciddiyetini anlamama yetti.Gerçi ayakkabı numarası değişmemiş ama ayağındaki ayakkabı iyi bir ayakkabı değildi.Değiştireceğim diyordum hep ama bir şekilde geçiştiriyordum.İnternetten araştırdığım kadarı ile iyi ayakkabılar arasında Paqpa da gösteriliyor hem fiyatı açıkcası daha uygun Kifidis ve Chicco'ya göre modelide çok hoşumuza gitti hemen karar verdik ve aldık.Sonrasında biraz eğlenelim dedik ve her zamanki gibi soluğu jetonlu oyuncakların yanında aldık.Gerçi jetonsuz binmeyi daha seviyor ama tabi almak zorunda kalıyoruz.Sonrasında alışveriş yaptık birlikte bir şeylere bakabilmek çok güzel doğrusu.İlk reyonumuz kitap reyonu oldu ,kitaplara bir bir baktık inceledik.Sevdiklerimizi de aldık.Özellikle tavsiye edeceğim bir kitap aldım tesadüf bu ya bir kaç gün önce de internetten hep evde yapılabilecek aktivitelere bakıyordum kartondan yapılabilecek oyuncaklar gibi...Şuan için tabi biraz erken ama.Hep oyuncak almak yerine böyle elde yapılabilecek oyuncakların daha yararlı olacağını inanıyorum.Ve karşıma tam istediğim gibi bir kitap çıktı."Cıvıl cıvıl 365 etkinlik" adında.İçinde neler yok ki.Patatesten baskılar , iplikten ebru yapmalar,kartondan hayvan yapmak ve daha bir sürü aktivite.Hemen aldım tabiki.Ege'ye büyük resim defteri aldık.Küçükler yetmedi mi diyecekler ama bizimkisi çizmeye bir başlıyor halı falan dinlemeden,çareyi bir örtü sermekte buldum.Birde daha büyük bir resim defteri almakta.Sonrasında güzel bir yemek yedik ve evimize döndük.Öyle yorulmusuz ki Ege ile birlikte uyumusuz.Tabi biz biraz önce kalktık ondan bizimkisi mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu.20-25 dakika sonrasında pıtır pıtır ayak sesleri geldi ve ne görelim Ege bizim yatagımızdan o karanlıkta inmeyi başarıp yanımıza gelmez mi? doğrusu çok şaşırdık ve bir o kadar da güldük.gelişi çok güzel di doğrusu koşarak ve meraklı bir geliş yaptı bize.Günün sonu yaptığım havuclu kek ve Açma ile bitti.Açmanın şekilleri biraz bozuk olsa da tadı çok güzel oldu.Resimde gözüken minik elde Ege'ye ait....

11 Kasım 2008 Salı

Üç Ders.....

Aşağıdaki hikaye bir mail ile geldi.Çok anlamlı üç hikayeden oluşuyor.Paylaşmak istedim.
Keşke hep bu şekilde düşünebilsek.....


ÜÇ HİKÂYE- ÜÇ DERS- BİR SÖZ
1.Hikâye

Kavak Ağacı ile Kabak


Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-On yılda, demiş kavak.

-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

-Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:


-Neler oluyor bana ağaç?

-Ölüyorsun, demiş kavak.

-Niçin?

-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.

2. Hikâye

En iyi Buğday

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:

-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.

-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,

-Neden olmasın, dedi çiftçi.

-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.



3. Hikâye

Geleceğini biliyordum…

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti,

-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.

Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;

-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.

-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…

-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?

-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.

Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:

-Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…

3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.



'Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.

Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.

Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.'

Afrika Atasözü

Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar. Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir.

10 Kasım 2008 Pazartesi

Kalbimizdesin...


Bizler seni unutmadık ve bizim gibi yetiştirdiğimiz çocuklarımızın da unutmasına izin vermeyeceğiz.

3 Kasım 2008 Pazartesi

Oyun Grubu

Nihayet oyun grubu düşüncemi hayata geçirebildim.Okuduğum bloglardaki oyun gruplarını görüp hep katılmak istedim.Sağolsun Esin bize katıl bile dedi.Ama evlerin uzaklığı ve genelde bu tür toplantıların hafta içi yapılıyor olması hep engel oluşturdu.
Geçenlerde bir arkadaşımın tavsiyesi ile caddebostan'da bulunan Gymbroee ile görüştük ve bu pazar deneme dersine katıldık.Ege'nin nasıl bir tepki vereceğini doğrusu çok merak ediyordum.Gerçi kafamda canlandırdığım şekilde oldu.Çekingen bir cocuk olmadığı için hemen ortama uyum sağladı.Yanlız çocuklar ile fazla ilgilenmedi.Oradaki toplar ve diğer oyuncaklar daha fazla ilgisini çekti.Öğretmenide zaman zaman dinlemeyip kendi başına takıldığı da oldu.Yapılan aktiviteler aslında çoğunluğunu evde uyguladığımız türdendi.Gerçi 2 haftada bir konuyu ve ortamın değiştiğini belirttiler.Bu hafta ki konu "daire" nin ne olduğuydu.Çok bir şey anlamasalarda Ege en çok daire şeklindeki kutuların içersine top atmayı çok sevdi.Genel olarak aslında eğlenceliydi.Bu yüzden katılmaya karar verdik.Her pazar artık orada olacağız.

1 Kasım 2008 Cumartesi

El Ele Yürüyebilmek.......


Fazla söze gerek yok.O küçücük ellerinle elimden tutman ve dolaşmamız inan ki herşeye bedel benim küçük pıtırım.

31 Ekim 2008 Cuma

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.



Gönül isterdi Atam'ızın huzurunda Anıtkabirde olabilmek.Bu sene olmadı ama inşallah seneye küçük Ege Paşa'mız ile oradayız.

29 Ekim 2008 Çarşamba

28 Ekim 2008 Salı

Uzun Zamandır Neredeydikkkkkkk.......

En son ne zaman yazdım bilmiyorum 2 ayı geçti zannedersem.Yeni bloğumuzu sevinçle oluşturduktan sonra(fakat sonrasında yine bu blogdan devam etmeliyim düşüncesi ile vazgeçerek -burada biraz değişiklikler yaptım) işlerimin yoğunluğundan uzun zamandır yazamadım.Bu kısa zamana o kadar çok şey sığdıki aslında. Ama asıl iş yazıya dökebilmekte işte o da bende eksik olan bir taraf ilkokuldayken en nefret ettiğim ders kompozisyon dersiydi.Aslında hiç kitap okumayan biri değilim ama yazamıyorum işte.

22 Eylül de Çağan Ege 15.ayını doldurdu ve doktor kontrolümüz vardı.Kilo alışı 3 aylık dönemde 1.700 olunca Dr'muz bundan sonrasında porsiyonları küçültmemizi rica etti.Bu şekilde devam etmesinin iyi olmayacağını hatta grafik eğrisinden de gösterererek çıkışın ne kadar hızlı olduğunu üstüne basa basa vurguladı.Ben herzaman ki gibi yine sormam gereken önemli bir şeyi atladım."PEDAGOG" bu dönemler veya sonrası için yada daha öncesi için pedagog a gitmelimiydik öncelikle araştırmam gereken konu bu olacak.

Aşımızı olduk , bilinçli bir şekilde ağladık ve geriye döndük.

2.araştırılacak konu ise "OYUN GRUBU" aslında uzun zamandan beri kafamda olan bir şey.Özellikle şu sıralar Ege'nin sokakta çocukları görünce onlara yönlenip oynamak istemesi bu konuya acilen çözüm bulmamı gerektiriyor.Çalıştığım için biraz zor oluyor tüm oyun grupları hafta içi yapılıyor olması beni zorluyor hafta sonu için bir oyun grubu bulmam gerekiyor.Tabi havaların soğuması ise işi biraz daha zorlaştıracak bakalım nasıl bir çözüm bulacağım.

Bu zamana birde bayram tatili girdi.Bayramda burada değildik dedem bizler için Armutlu'da yer ayırmıştı.İlk iki gün neden geldik dedik ama sonrasında hava açınca iyi ki gelmişiz olduk.Ama o havanın açmayacağından ben o kadar emindim ki.Sanki kış gelmişti.En çok Ege eğlendi zaten gelme amacımız da oydu.Bayramda Ege pek çok ilklerini yaşadı.

İlk defa Vapura bindi.

Faytona bindi-hatta kullanan amcamızın yanına oturduk dizginler elimizde "deh deh" diyerek fayton bile sürdük.

Denize taş attık,

Parklarda oynadık,



Ağaçları yerlerinden sökmeye kaltık ama "bunun kötü bir şey olduğunu öğrendik(en azından anlatmaya çalıştım)

Bununla birlikte az kalsın kaşımızı yarıyordukkkk.















2 Eylül 2008 Salı

Doğru Zamanda Doğru Ayakkabı

Sıkıntı yaşadığım ayakkabı hususunda biraz araştırma yaptım.Açıkcası "Baba olmak" bloğuna bu konuda teşekkür etmeliyim gerçekten çok yararlı oldu benim için.Merak edenler aşağıdaki linke girebilirler.

http://www.babaolmak.com/index.php/2008/08/11/cocugunuza-dogru-ayakkabiyi-alin/



Sonuç:



Şayet bir problemi yok ise tam ortopedik ayakkabı almak gerekmiyor çocuklarımız için.



Yanlız Çağan Ege'nin en önemli problemi ayaklarının üstlerinin oldukça topik olması hangi marka hangi ayakkabı olursa olsun zorlanıyoruz.3 adet ayakkabı almamıza rağmen halen gönlümüze uygun bir ayakkabı henüz bulamadık.

1 Eylül 2008 Pazartesi

Yazın Son Pikniği ....


Hafta sonu babamızın işyeri piknik düzenlemişti.Ege'nin uyku saati şaştığı için geç olsa da yola koyulduk ama deydi doğrusu.


Coştukca coştuk geniş alanda yürüdük,düştük,salıncakta sallandık,kaydık,güzel kızlarla yakınlaştık,yakışıklı abilerle konuştuk yani çok çok eğlendik.


26 Ağustos 2008 Salı

Artık Yürüyoruzz......

Akranlarına göre biraz geç olsa da artık yürüyoruz.Kendime güvenimiz 2 hafta önce başladı bir kaç kere düştükten sonra ki 1 tanesi biraz kötü bir düşüş olmuştu.Kafasında ki şişlik dedesi tarafından farkına varılmış bakıcımıza hemen sert bir şekilde sorulmuş halbuki kızın bir günahı yok.Günah keçisi benim.Sürekli benim gözetimimde iken birşeyler oluyor zaten.Ama artık Ege 'yı zapdetmek çok zor olmaya başladı.Arkamı 1 saniyeliğine döndüğümde yerde otururken ayağa kalkmış hatta kanepeye tırmanmış oluyor.Yürümenin verdiği heyecanla hele tek elimizden tutup yürüdüğümüzde koşuyor adeta bununla birlikte gülücükler ve çığlıklar atıyor.Malum artık özgürlüğünü ilan etti sayılır.Evin her köşesini gezmek istiyor.Artık kendi odamızda da yatmaya başladık.Bu da biraz geç oldu ama ben pişman değilim şahsen onun kokusunu hissetmek bambaşka bir duygu.

Geçen hafta ailecek yine izinliydik.Bir yerlere gidemedik ama çok güzel bir hafta geçirdik.


Şu sıralar ise en büyük derdimiz ayakkabı problemi.Kifidis almaya karar vermiştik.Ama mağazaya gittiğimizde (aslında satıcının bu yönünü çok beğendim) Ege'yi yürütmemizi istedi tabi o zaman bu kadar kendine güvenli yüreyemiyordu denge problemi vardı ve bu şekilde ayakkabı vermek istemediğini söyledi satıcı .Dışarıya çıktığımızda ise Ege 'nin yürümek istemesi bizi zor durumda bırakıyordu herhangi bir ayakkabı da giydırmek istemiyoruz özellikle altı sert ayakkabı giydirilmemesini söylemişti doktorumuz.Daha öncesinde ise Bobux'un ilk adım ayakkabısından almıştık.Fakat biraz büyük geldi bir küçüğü ise şuan için tam oldu.Halbuki parmak ucunda 1 cm boşluk kalması gerekiyormus.Fakat oradaki kişi ise Kifidis'in zararlı olduğunu şayet bir problem yok ise tam ortopedik ayakkabının çocuk için zararlı olacağını söyleyerek kafamızı karıştırdı.Bizde hafta içi gezinirken herhangi bir mağazadan altı yumuşak bir ayakkabı aldık şuan için onunla idare etmeye çalışıyoruz.


Çağan Ege ise bu sıralar sokak kuşu oldu.Sürekli olarak kapıyı göstererek dışarı çıkmak istiyor.Akşamları kampa gidiyoruz Ege'yi müzikli oyuncaklara bindiriyoruz ilk başlarda bunlardan çok korkuyordu şimdi yavaş yavaş alışmaya başladı tabi sonrasında herhalde ağlayacak beni bindirmiyorsunuz diye :) oyun parkında salıncakta sallıyoruz çayımızı içip ,hava alıp geliyoruz.Kışın ne yapacağız bakalım Ege Paşa'yı nasıl zapdedeceğiz.



14 ayımız bittiği şu günlerde Ege baba demeyi çoktan öğrenmişti.(kıskançlıktan yazmadım galiba :)) şimdi ise anne (ınnnne) demeyi öğrendi.Kimin kim olduğunu zaten biliyor babanne,dede,kıvanç, anne, baba nerede dediğimizde o küçücük parmağıyla gösteriyor.Kendini de biliyor artık"Ege nerede" dediğimizde elini göğsüne 2-3 kere vurarak gösteriyor..

Birde kendi kendince bizlerin anlayamadığı bir dilde bazen konuşuyor.Ama onun haricinde bazı kelimeleri de söylemeye çalışıyor . Ama biraz kırparak mesela çiçeğe "çi" diyoruz.

Hele ki bu sabah uyandığında ınnne demez mi ? anne olmanın en güzel yanlarından birini yaşadım.

Bu aralar vücüdumuzu tanımaya başladık kulak, göz, ayak ve tabiki pipi.(dedesi öğretmiş, Beyaz'ında bu konuda esprileri mevcut ya -anlaşılan gelenek halen devam ediyor.)
Ayrıca büyük dedemiz bize çok güzel sandalye almış.Kendisine teşekkür ederiz.

29 Temmuz 2008 Salı

Ege'den Son Haberler


Karıştırmadığımız yer yok.

25 Temmuz 2008 Cuma

İyi ki Doğmuşum

23 Temmuz doğum günüm .Bu sene nedense yaşgünümün hiç hatırlanmasını istemedim.Ama sağolsun sevdiklerim beni yanlız bırakmadı.Benim tatlı Topik'im bile çiçek gönderdi.Sevgili eşime sonsuz teşekkürler.İşime gönderdiği sade ama bir o kadar da güzel bir çiçeğin ardından yine bir süpriz yapıp bana doğum günü pastası yaptırmış ama bu pasta farklı bir pasta.3 kişilik bir ailenin sımsıkı sarılmış fotografından oluşturulmuş bir pasta.O yüzden kesmeye kıyamadık kenardan kenardan kestik ve yedik.Birlikte olmanın sevincini çok yoğun hissettim bu yaşgünümde .

Umarım sağlık ve mutluluk içinde sevdiklerimizle birlikte güzel bir ömür geçiririz.

22 Temmuz 2008 Salı

1 yıl 1 ay


Oysaki yeni doğum gününü kutlamıştık.Ne çabuk geçmeye başladı şu zaman.
Artık fotografını bile çektirmiyorsun bi güzel poz vermiyorsun :)

15 Temmuz 2008 Salı

Her dosya bir hayatı barındırırmış içinde....



Çalıştığım yerde işim gereği kişilerin sicil dosyaları elimden geçiyor.Bakıyorum da aslında her dosya bir hayat barındırmış içinde.O yüzden gizli ve özel olsa gerek.Özellikle emekliliğini hak etmiş kişilerin dosyalarına baktığımda ilk işe giriş resimleri siyah beyaz ve çakı gibi delikanlı yada genç kız.Gözlerinin içi parlıyor sonra evlilik cüzdanları dosyaların içine girmiş, sonra doğum kayıtları, nufus cüzdanları..bir iki.. ilk resimdeki o pürüzsüz cilt yavaş yavaş zamanın izlerini göstermeye başlamış.Saçlar kısalmış, bedendeki yük fiziken ve ruhen artmış.Gözlerdeki ışıltı yerini yorgun bakışlara bırakmış.Bazıları eşlerinden ayrılmış boşanma dilekçeleri dava dilekçeleri girmiş dosyaların içine.Defin kağıtları girmiş ölümler yaşanmış anne, baba, eş, kardeş,evlat.......


Emekliliği hak ettiklerine yine de seviniyorlar bizleri düşününce . Bizler 65 değil ama cocuklarımızın 65 yaşına kadar çalışmaları gerekecek.O yaştan sonrasında ne yaşanabilecekse..Şuan ben bile kendi emekliliğimi düşünemiyorum.Çalışmak zaten yaşam mücadelesi ile geçecek hele çocuk olunca artık ondan sonra hep onun geleceği için çalışılacak farklı bir konumda rahat yaşayabilmesi kendini hayata hazırlayabilmesi için.Ve aslında şuan düşünemediğim zaman çok çabuk gelmişde geçmiş olacak.Aynı şekilde benim dosyama bakan kişilerde aynı şeyleri belki hissedecekler.

Umarım hayat fazla yara almadan mutlu,sağlıklı,sevdiklerimizle birlikte güzel yıllar geçirmeyi nasip eder.




9 Temmuz 2008 Çarşamba

Sonunda Oldu Bizim Lokum Suya Girdi

Haziranın ilk haftası tatile çıkarken ne kadar heveslenmiştik Çağan Ege ile ilk tatilimize çıkacak denize ve havuza ilk defa girecek hep birlikte yüzecektik .Hatta abartıp karar veremediğimizden 2 tane şişme tenteli deniz botu almıştık.Ama maalesef hevesimiz kursağımızda kalmıştı Çağan Ege'yi ne denize ne de havuza sokabilmiştik.O deniz kenarında kumlarla oynamayı tercih etmişti.Ben ise bir ara kendimi kaybedip belime kadar denize girdiğimi hatırlıyorum kucağımda ise çığlık çığlığa bağıran Çağan Ege.. Eşim beni kendime getirmişti" ne yapıyorsun cocuğu korkutuyorsun " diye.Aslında cocukluğumda denize ilk girişim ile ilgili ilk karedir bu durum ve nefret ederim. Sonrasında ise hiç karışmadık ara sıra deniz kenarında suya yaklaştığı oldu dalga gelince hemen karaya doğru kaçıyordu oyun haline getirmişti bu durumu.




Aslında ilk yıkanmaya başladığı andan itibaren suyu hep sevmişti Çağan Ege ..Yaz gelince banyo seremonisi uzun sürdüğü için onu duşta yıkamayı tercih ettik ama o bu durumdan hiç hoşlanmamıştı ve sanırım suya tepkisi de bundan sonra oldu.Taki geçen hafta sonu Öykü ablasını terasta havuzun içinde görene kadar.Üstünü değiştirene kadar bile bekleyemedi.Attı kendini suyun içine.Başladı ayaklarını ellerini çırpmaya.Öykü ablası yüzdükçe ona bir şeyler söyleyip sevinç çığlıkları atmaya.Yıkanma işinde de eski yönteme döndük.Artık sudan çıktığı zaman ağlamaya başladı umarım hep böyle devam eder.


Ege artık herşeyi anlıyor aile kim kimdir biliyor.Babayı,anneyi,dedeyi,anneanneyi,babaanneyi kıvanç'ı,amcayı .... elinle göster dediğimizde gösteriyor. Tatilde başlamıştı yiyeceklerini bizimle paylaşmaya.Eline meyva,biskuvi verdiğimizde bizimde yememiz için uzatıyordu o yiyeceğin tadı benim için bambaşka.Bu hafta ise hiç öğretmemize rağmen eline geçirdiği çay tabağı ve kaşığı ile hayali olarak bize yemek yedirmeye başladı.Dedesinin kucağına oturup 1 saat kitaplarına bakabiliyor hatta o kadar seviyor ki elimize kitapları tutuşturup sürekli olarak ona anlatmamızı istiyor.Umarım bu huyuda değişmez ve kitapları sever.Ben eskiden okurdum ama şimdi hiç zaman bulamıyorum.Aslında bu da bir bahane ama bu zamanımı oğlumla geçirmeyi tercih ediyorum.
(Bizi Korkutan Ege)
Kediyi,kuşları,köpeği artık tanıyoruz köpek görünce hemen başlıyoruz " hev hev" demeye.Su isteğimizi ise buuuuuu diye söylemeye başladık.bazen o kadar abartıyoruz ki o dudaklarını buuuuu derken titretiyor.Babaannesinin solonunda oturmak için tabura şeklindeki develerin üzerine kendisi çıkıp başlıyor dıgıdık dıgıdık sallanmaya deveyi anlatmak zor olduğu için onları at diye öğretmiştik.Tek üzüldüğüm nokta ise gece saat 08:30 dan sonrasında hiçbirşey yediremiyoruz gece uykusunda biberon ile ne mama ne de süt içirebiliyorum.Sabah 08:00 e kadar bana göre aç..Çocuklarının peşinde yemek yedirmeye çalışan anneleri görür kızardım veya deli gibi yemek yedirirken çocuğu oynatmaya çalışanları.Ama büyük söylememek lazımmış.Biz o derece değiliz ama "yok büyük konuşmak yok" bundan sonra.Şayet çocuğumu birebir ben bakıyor olsam konuşabilirim ama bakıcı elinde, annane,babaanne,dedeler işin içine girince ipler sizin elinizde olmuyor maalesef.

Yürümeyi pek düşünmüyoruz emeklemek daha kolayımıza geliyor.Tay Tay denilince çocuklar ayakta durmaya çalışır ya ( eskilerden öğrendiğimiz) bizimkisi o lafı ettimiz an hemen poposunun üstüne oturuveriyor.Ya yanlış anlattık yada işine gelmiyor :) O Hergün yeni birşeyler öğreniyor bize ise seyretmesi kalıyor.

1 Temmuz 2008 Salı

Özde Değil Sözde Dostluklar...

Bir süredir bloguma yazasım gelmedi.Çağan Ege' nin doğum günü , hastalığı derken çok yoruldum.Ama asıl neden bunlar değil yorgunluk bir şekilde ayağını uzatıp biraz kestirmekle geçer ama kalp kırılması o kadar kolay geçmiyor.Hele ki dost zannettiklerinden bir yara almıssan.Çevreme bakıyorum da aslında dostluk diye bir şey kalmamış herşey çıkar ilişkisine dönmüş.En azından benim çevremde.
İnsan verdiği değere değil de geçirdiği zamana yanıyor.
Ama buda bir deneyim her şeyde olduğu gibi insan yaşayarak öğreniyor.

24 Haziran 2008 Salı

İyi ki Hayatımıza Dahil Oldun İyi ki Doğdun




22 Haziran 2007 Saat:11:38 de dünyaya ve bizlere gözlerini açtın.Bu pazar buraya güzel bir yazı yazmayı planlarken ilk doğum gününde hastanede olmamız bize süpriz olsa da neyseki iyileşiyorsun ve kötü birşeyin yok.


Sana ileride sevdiklerinle ve bizlerle birlikte geçireceğin sağlıklı,mutlu huzurlu bir hayat diliyorum birtanem.Bu dünyada hep mutlu olmak pek mümkün olmasa da en azından umudunu hiç yitirmemeni, sıkıldığında, kırıldığında, canın yandığında bu durumları en hafif sıyrıklarla atlatmanı diliyorum.Bol şans ve başarı diliyorum.Kimseye boyun eğmeyeceğin özgürce yaşayabileceğin ve özgürce kararlar alabileceğin bir hayat diliyorum. Etrafında sana değer veren seni en kötü anlarında yanlız bırakmayacak karanlıkta kaldığında elinden tutup seni aydınlığa çıkaracak güzel dostluklar diliyorum.

Güler yüzün hiç solmasın.

Seni çooook seviyoruz.

Doğum Günün Kutlu Olsun :)

20 Haziran 2008 Cuma

1 yaşına doğru

Bugün 1 yaş kontrolümüz vardı.2 gün öncesinden gitmiş olduk aşıların etkisi doğum gününe kadar geçmiş olsun diye. Ama çiçek ve kızamık aşılarının etkisi 3-4 günden sonra kendisini gösterebilirmiş hatta cildinde kızarıklar olabilir endişelenmeyin dedi doktorumuz.1 ay öncesinde de hasta iken acile gittiğimizde kan testi yapıldığından değerlerimiz de kötü olmadığı için tekrar yapılmasına gerek görülmedi.Bu iyi oldu çünkü 2 aşı bize bugün yeterli oldu.
1 yaş olduğu için kafamda pek çok soru vardı ama doktora gidince herşey sanki kafamdan siliniyor.Yazarak ta gitmeyi denedim iyi oluyor ama yine mutlaka birşeyler yazmayı unutuyorum.
Multitabs vitaminimizi değiştirdik.Demiri kestik.Onun yerine henüz 7 adet olan dişlerimizi korumak için her gün 1 çay bardağına 1 adet ilaç eritilerek verilecek.Gelişimimiz iyi kilomuz 9.900 ben az buldum ama doktorumuz boyuna göre normal olduğunu belirtti.Boyumuz 79.Yiyecek hususunda artık bir kısıtlamamız yok ( tabi bize de alerji yapabilecek yiyeceklere dikkat edilmesi kaydıyla) herşeyden verebileceğim .Zaten tatilden alışkanlık kazandık ama sabahları bir türlü şu lapa harici bir şey yemeyi başaramadık.Tek tek yemek istemiyor.Biraz değişik şeyler denemeliyim mesela kahvaltıda omlet.Yada şekersiz , sütle (artık sütte verebileceğim) yapılacak konfleks.
Doğum günü hazırlıkları bir yandan devam ediyor geçen hafta tatilde olmamız herşeyin bu haftaya sıkışmasına neden oldu.Tabi en kötüsüde babamızın mecburi cmt ve pazar tüm gün eğitiminin olması.Bu yüzden evde akşam yapmaya karar verdik.Aslında düşüncemiz pek çok kişi gibi dışarıda piknik şeklinde düzenlemek ve aile arkadaş herkezi çağarmaktı.Bu sene kısmet değilmiş seneye inşallah.

18 Haziran 2008 Çarşamba

Babalar Günü(n) Kutlu Olsun


Biliyorum geç kaldık.Hediye de almadık.Ama geç de olsa kutlamak istedik.
Seni seviyoruz.

Babalar günün kutlu olsun.

16 Haziran 2008 Pazartesi

Tatil Bitti.....Evimize Döndük


Cuma günü evimize geldik.Yolu saymaksak(birde yediğimiz cezayı veya denizli dinar üzerinden yanlış yola girmeyi) tatil gerçekten beklediğimizden daha güzel geçti.İlk defa tatilde dinlendik diyebilirim.Çağan Ege bizi hiç üzmedi hemen adapte oldu.Hatta fazlası zorla uyandırdık her seferinde kendisini.Kaldığımız yerde de güzel bir seçim yapmısız. http://www.sueno.com.tr/ tavsiye ederim.Yeni bir tesis sayılır 2,5 yıl olmuş açılalı herşeyi düşünmüşler zaten bizim ilgimizi en çok çeken de havuza sıfır villa odaları oldu.Düşündüğümüz gibi Çağan Ege uyuduğunda havuza girip serinlemek yada odanın hemen önünde sadece size ait şezlonglarda güneşlenerek birşeyler yudumlamak bizi fazlasıyla dinlendirdi.



Tatile arkadaşlarımız ve onların küçük kızı Deniz Eda ile çıktık.Ama birbirleri ile ilgilendikleri pek söylenemez sadece son gün Ege nin kafa sallamasına Deniz Eda gülerek karşılık verince buna karşın Ege daha çok başını sallamaya başlaması demek ki 1 hafta daha kalsak birbirleri ile kaynaşabilecekleri düşüncesi yarattı.Deniz Eda denize ve havuza girmekte zorlanmadı ama bizimkisi sadece ellerini ve ayaklarını suya sokmakla yetindi.Ama kumsalda bıraksak akşama kadar kalıp oynayabilirdi.Tabi sonrasında yorgunluk eve gelip bir duş ve uyku herşeye bedeldi.



Tesisin kendisine ait lunaparkının olması da ayrı bir güzeldi. Çarpışan otodan tut, dönme dolap, ranger atlı karınca herşey mevcut.Çok uzun zaman olmuştu lunaparka gitmeyeli yada dönme dolaba binmeyeli Çağan Ege ile biraz tereddüt yaşadık hatta ilgiliye 1 turdan sonra istersek bizi indir diye tembih ettik ama gerek kalmadı.Hatta Çağan Ege kendi eliyle atlı karıncayı göstererek binmek istemesi bizi daha da şaşırttı.Şu 10 günde Ege çok değişti yaşına girecek olması bunda etken diye düşünüyorum.Duş sonrası saçını tararken tarağı istemesi bununla da kalmayıp saçını kendi taraması, telefonu kaldırıp benim kulağıma getirmesi, su istemesi,yiyeceklerini bana uzatıp benimde yememi istemesi tatil yaradı galiba.Bu tatilde en kötü olay ise benim belimin tutulması oldu.Sürekli Ege yi taşımam belimin kilitlenmesine neden oldu 2 iğne ile kendime gelemedim o yüzden de erken çıkmak zorunda kaldık yola.Belim geçmiş değil cmt günü kısmetse doktora gitmeyi düşünüyorum.Ama bu arada Egenin bacaklarıma yapışarak beni al demesi yok mu? bakalım nasıl engelleyebileceğim kendimi.

Oralardan İstanbul'a dönmek nedense beni hiç sevindirmedi bu sefer.ilk defa İstanbul'u özlemedim.Bu hafta alışma dönemi olacak Ege ve bizim için.


29 Mayıs 2008 Perşembe

Tatile Az Kaldı.....

Haziranın 4-5 (henüz tam kararımızı verememiş olsakta) tatile çıkmayı düşünüyoruz.Kısmetse 16 sı geri döneceğiz.İlk 3 gün evde tatil hazırlığı yapıyor olacağım.Aslında şimdiden başladım desem yalan olmaz.İlk tatilimiz olduğu için biraz tereddütlerim var.ÖzellikleÇağan Ege'nin yiyecekleri hususunda bunda 1 yaşını doldurmamış ve henüz bizim yemeklerimizin hepsini yiyemiyor olması çok etken.O yüzden acaba nasıl yemek hazırlarım tek göz elektrikli ocak almalımıyım , araç buzdolabında yanımda yiyecek götürmelimiyim,kaynamış suyunu nasıl ayarlayacağım gibi kafamda bir sürü sorular var.

http://www.akillibebek.com/ sitesinde yazar Yıldız Bars "Şimdiki aklım olsa tatile neler götürürdüm " başlıkla aslına bakarsanız konuya biraz da olsa parmak basmış.Hemen listeme ekleme yaptım tabiki.

Bu güzel vesile ile yazılarıma bir müddet ara veriyorum.

İlk Bisikletimiz


Anneannemiz ilk bisikletimizi aldı ve başladık turlarımıza şimdilik balkonda ama çok yakında dışarda.

11.Ayımız Bitti Hızla İlerliyoruz İlk Yaşımıza






22 Mayısta 11. ayımız bitti.Doktorumuz 7.aydan sonra gelmenize gerek yok herhangi bir şey olmadığı durumda demişti ama biz 7.aydan sonra sürekli hasta olduğumuz için aksatmadan kendilerini ziyaret etmiştik.Bu ay Allaha şükür gitmedik tabi boy ve kilomuzu da öğrenemedik.

İlk yaşımıza doğru hızla ilerliyoruz.

20 Mayıs 2008 Salı

19 Mayıs Hafta Sonu ile Birleşince......




Aslında kızıyorum kendime 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ama her nedense benim için ve gördüğüm kadarı ile çalışan kesim için bu bayramlar tatil olarak görülmeye başlanmış.Her resmi tatilde bu günü nasıl değerlendirebiliriz diye düşünüp günün anlamının farkına varamamak kötü bir şey.Bu şekilde düşünme sebebim ise hafta sonunun herşeye yetişmeme olanak vermemesi bir de dışarı çıktığınızda metre kareye iki kişi düşmesi böyle düşünmeye itiyor beni.Daha boş bir yer bulabilirmiyiz huzur bulup kuşların sesini dinleyebileceğimiz. Herhalde bunun için İstanbul'u terk etmek gerekecek.Bu sebeble hafta sonu Akyazı ya gittik" ne var oralar da diyeceksiniz" dedemler belli bir dönem için orada olduklarından ve Ege burunlarında tüttüğünden onları kıramadık ve ziyarete gittik.Ama bu kadar güzel geçeceğini düşünmüyordum.Doğanın güzelliği büyülüyor yeşili özlemişim, kuş seslerini, çiçekleri hatta böcekleri bile.Hava çok sıcaktı ama ağaçların altında ve dere kenarında oturmak o sıcaklığı hiç yaşatmadı bize.İstanbul'a 1,5 saat aslında hafta sonu karşıya geçmek ile aynı.İstanbul da hafta sonu kaosunu yaşamaktanda bu yolu çekmeye değer.Ege kitaplarında gördüğü ve sesini duyduğu hayvanların belli bir kesimini gördü.Kedi- köpek onu korkutmadı ama ineğin bağarması panik olup ağlamasına neden oldu...O yüzden en kısa zamanda hayvanat bahçesi ziyaret edilecek.Dedemiz bizi hergün değişik mesire yerlerine götürdü gezdirdi.İlk gün bulunduğumuz yerde Ege'yi yürütece bindirip bahcede gezindik.İlk başta şaşırdı sonrasında eve girmek istemedi.Aslında bu gezi bizim için bir deneyim oldu.Haziranın ikinci haftası Side'ye tatile gideceğiz gerçi bu gittiğimiz yol 1,5 saatti ama bize genede fikir vermeye yetti.Arabada giderken Ege problem çıkarmayacak gibi.Vardığımızdaki problem ise yemek konusu olacak.Şu 3 günlük tatilde tek kötü şey kilo kaybımızda.Nedense hiçbirşey yemek istemedik.Belki hastalığımızın geçiş evresi olduğu içindi.

Sonuç mutluluk-huzur-tatlı yorgunluk....

15 Mayıs 2008 Perşembe

Kuzum'un Hastalığı Devam Ediyor.......

Pazar günü anneler gününden itibaren kuzum hasta sebebsiz bir ateşi var.Diş mi dedik ama 39,6 dereceye varan ateş daha önceki diş çıkarmasında yaşamamıştık.İki kere hastaneye gittik idrar tahlili kan tahlili hiç bir şey çıkmadı.Sonrasında kulak burun boğaz olabilir dedik ona da gittik herşey güzel herhangi bir durum yok dediler.Peki nedir bu ateş... Sebebsiz " virus" dediler.Peki ne zaman geçer 1 hafta sürer dediler.Bugün 5 gün biraz önce yine evi aradım ateşi çıkmış ve ilaç vermişler.Eve gittiğimde kuzumu gözleri baygın bir şekilde görmek beni kahrediyor.Yine bile bazen onu güldürmek için yaptıklarımıza gülmeye çalışıyor.Kuşumun kilosu ortalamanın altında..Hastalık daha da vurdu şimdi giysileri bile düşmeye başladı belinden tam toparlanır gibi oluyoruz sonrasında bir hastalık bizi mahvediyor.O hastalık döneminde başını gögsüme yaslaması yok mu işte o an dünya dursun istiyorum.Bana aşırı düşkün oldu yanımda yatırmaya başladım benimle birlikte yatınca uyuyor gözlerini açıp beni görünce uyumaya devam ediyor onun o kokusu yok mu cennet kokusu bu olsa gerek.


Kilomuzdan bahsedince acaba yemek öğünlerimiz mi eksik diye düşünmeye başladım.



09:00 Kahvaltı (1 gün ara ile 1 yumurta sarısı, peynir, ceviz,pekmez)


12:00-12:30 Meyva


14:00-15:00 Öğle Yemeği (etli,tavuklu şehriye,balık-tarhana,kıymalı veya zeytinyağlı sebze)


17:00-17:30 Yoğurt (içine meyva konularak yada sade)


20:00-20:30 Akşam Yemeği


Bunun haricinde akşam hazırlamama rağmen Aptamil maalesef içmiyor.Sabah 08:00 kalkıyor ama bir şey yemiyor.09:00 da kahvaltıyı zorla yediriyoruz.İştahsız bir çocuk mu yoksa benim yemek düzenim mi eksik anlayamadım.Ama 3 saat ara olmassa zaten yedirmek mümkün değil ağzını açmıyor.Uzmanlar zorla yedirmenin de çözümden daha ziyade daha kötü olacağını vurguladıkları için zorlamak da istemiyorum.22 mayısta doktor kontrolümüzde bu konuyu dile getireceğim.


Ama ilk önce kınalı kuzum iyileşsin.....















12 Mayıs 2008 Pazartesi

Anneler Günüm(üz) Kutlu Olsun



İlk defa bir anne olarak anneler günü geçirdim.Gerçi eşim bu konularda hassastır henüz anne adayı bile değilken anneler günümü unutmaz hatta hediye bile alırdı.Bu sene en büyük ve en güzel fark ise anne olduğumu gerçekten hissetmemdi.Artık hayatımızda Çağan Ege'miz vardı.Gerçi biraz buruktuk nedeni ise kuzum gene ateşlendi.Kendime kızdım cumartesi günü hava güzel değildi ama sırf bir hafta evde hiç hava almıyor diye biraz dışarı çıktık.Belki sebeb bu değil ama yine de kendimi suçlu hissetim.Anne olmak çok farklı bir duyguymuş bunun için gerçekten anne olmak gerekiyor.Sabaha kadar gözümü kırpmadım kuzumun ateşi daha fazla çıkarda farkına varmam diye.Bütün gece ateşin verdiği huzursuzlukla yarı uykulu baktı bana kuzum.Sanki birşeyler yap anne der gibi.Sabahleyin biraz ateşi düşmüştü.Umarım akşam yine ateşi yükselmez.




Kuzum benim anneler günü olduğunu henüz bilemesende bana bu duyguyu hissettirmen inan herşeye bedel.İyi ki geldin hayatımıza, sen bizim canımız'sın.




5 Mayıs 2008 Pazartesi

Çabuk Geçen Hafta Sonu



Cumartesi babamız yoktu.Oğlumla ikimiz sabahtan başladık gezmeye.İlk önce babaannesi ile birlikte Carrefour'a gittik aslında hafta sonu bir daha bu gibi yerlere gitmeyeceğime söz vermiştim ama sabahtan olunca problem yaşamadık.Sonrasında büyük dedemiz geçen sene 3 mayısta aniden kalp ameliyatı olmuştu.Hatta o zaman hamileydim bizim için bir şok olmuştu çünkü bir rahatsızlığı yoktu.Bir sene olmuş o yüzden bize yemek ismarladı.Büyükanne, Nigar annem ben ve Çağan Ege mangal keyfi yaptık.Oradan da yetinmeyip sonrasında annaenneyi ziyarete gittik eve çıkmadan anneannenin komşusu Kadriye teyzemize uğrayalım Çağan Ege yi torunu Sude ile tanıştıralım istedik.Sude Ege'den 2 ay küçük.Henüz emekliyemiyor ama çok güzel kleopatra pozu verdi bize ve bizi çok güldürdü.Sevimli tatlı mı tatlı Sude en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere.

2 Mayıs 2008 Cuma

Çiçeğim Çiçek Açtı...


Hep görüp özenirdim Orkide çiçeklerini, ama hassas bir çiçek olduğunu bildiğim için hiç alma girişiminde de bulunmamıştım.Taki eşim geçen yaz alana kadar.Ama o güzelim çiçek 1 ay sonra tüm çiçeklerini döküp kuruduğunda ki üzütümü anlatamam.Su vermekten ve takip etmekten hiç vazgeçmedim 1 ay kadar öncesinde baktım bir fidan topraktan çıkmış inanamadım.Evet çiçeğim çiçek açtı ve ben çok mutlu oldum......

30 Nisan 2008 Çarşamba

Etti 4..............


Huzursuzluğumuz şuan için sona erdi 2 dişimiz daha çıktı.

25 Nisan 2008 Cuma

10.Ayımızda Bittiiiiiii






Hastalıklardan ve iş tempomdan bloğumu güncelleyemedim.Özellikle lokumuma ait önemli anları yazamadım ona üzülüyorum.Bu sene çok hasta oldum tabi benimle birlikte ne kadar korumaya çalışsamda lokumunda hasta oldu.Halen biraz geniz akıntısı var ama keyfi düzeliyor gibi ama bu arada tabi kilo kaybımız oldu zaten tombik değildik iyice süzüldük...22 mayısta 10.ayımız bitti aslında 1 yaşına kadar doktora gitmemiz gerekmiyordu ama hastalık nedeni ile gittik hemde aylık muhayenemizi olduk.Kilomuz 9,054 boyumuz ise 75 cm.Bu arada sürekli doktorda olmamız ve canının yanması nedeni ile iyice bilinçlendiğinden artık doktor Ayşe hanımı görür görmez ağlıyoruz...Bakalım bundan sonrasında ne yapacağız.Burnuna solisyon damlatmalarımızdan dolayı yatırdığımız an yine damlatılacak düşüncesi ile başlıyor ağlamaya umarım kısa zamanda unutur.



Maaşallah beynimiz herşeyi kayda alıyor ve unutmuyor..Bu arada aşırı meraklı olduk hele emeklemeye başladığımızdan yani özgürlüğü elimize aldığımızdan beri evin gezmediğimiz girmediğimiz kuytu köşesi kalmadı.Mutfakta açmadığımız dolaplar fırın kapakları, odasındaki tüm çekmeceler , elimizi sokmaya çalıştığımız prizler; acilen kilit almamız gerekiyor.

Yavaş yavaş kelimelerimiz belirginleşmeye başladı baba- mama-vuufff (elektrik süpürgesi) ayrıca sesini henüz çıkaramadığımız ama kuşlar dediğimizde gökyüzüne bakmamız Öykü nerede dediğimizde resmine bakması hav hav , vak vak nerede dediğimizde odasına doğru bakması..



Alkış dediğimizde alkış yapabiliyoruz, giderken el sallayabiliyoruz...






Hergün biraz daha büyüyoruz işte.....



17 Mart 2008 Pazartesi

Alışveriş ve Yeni Patiklerimiz


Hani annelerimizin söylediği bir söz vardır "yemedim yedirdim giymedim giydirdim" diye gerçekten de doğruymuş bazı şeyler anne olunca daha iyi anlaşılıyor .Daha öncesinde deli gibi kendim için birşeyler bakardım şimdi ise öncelik Çağan Ege'nin oldu.Hafta sonu Capitol'e gittik Çocuk giysisinde sevdiğim mağazalardan birisi Mothercare sonra B&G Store http://www.bgstore.com.tr/ gerçekten modelleri çok güzel ama pahalı...Özellikle indirim zamanlarını beklemekte fayda var % 70 indirim mevcut şuanda ve özellikle uzun kollu penyeler her zaman giyilebileceği için alınabilir. Üstüne birşeyler alınırda patik alınmaz mı kuzucuğuma Ayça blogunda önermişti Bobux marka patikleri gerçekten de bu zamana kadar neden almadım diye kendi kendime hayıflandım. Ayakkabı için henüz doktorumuz erken demişti ama ister istemez evde özellikle emeklemeye başladıktan sonra ayaklarının üşümemesi için bir şeyler giydirmeniz gerekiyor.Babux marka ise çıplak ayaktan sonra en iyisi diye lanse ediliyor.Baby NeeDs 6 ay olmuş açılalı çok şirin bir dükkan çok da ilgililer.




Herkeze tavsiye ederim.





14 Mart 2008 Cuma

Süt İznim ve Yakışıklı Oğlum ile Geçen Bir Gün Daha



Dün süt iznimi kullandım.Toplu kullanamadım diye ilk başlarda üzülüyordum tamam belki küçükken bana daha fazla ihtiyacı vardı ama şimdi herşeyi bildiği farkında olduğu için günlerimiz daha iyi geçiyor.Süt iznimde genelde hep ev işi ile uğraşarak hem kendimi yoruyor hemde oğlum ile fazla ilgilenemiyordum o yüzden bu sefer attık kendimizi sokağa ... İlk başta Koçtaş'a gittik oradan da sahilde bir tur attık , yemeğimizi kediye bakarak yedik , arabada kestirdik eve geldikten sonra da banyomuzu yaptık.




Yani oğluşumla keyifli bir gün geçirdim.

10 Mart 2008 Pazartesi

Hafta Sonu



Bu hafta sonu Çağan Ege yönünden de benim yönümden de ilkler ile doluydu.Babamız cumartesi olmadığı için araba ile ilk defa yanlız anneannemize gittik.Sadece gitmek ile kalmayıp oradan anneananeyi de alarak sahile yürüyüşe çıktık.Dışarıya çıkacağımızı düşünmediğim için yanıma fotograf makinemizi almamışım.Çağan Ege nin arabasını da kurmak benim için bir başarıydı doğrusu.... biraz komplike bir araba....Pazar günü ise biraz daha uzaklara açıldık caddeye sahile gittik sabahtan gittiğimiz için Ege için her türlü yiyeceğimizi almıstık ve zorlanmadık doğrusu altını arabada değiştirdim. Zor olur diyordum ama artık iyice cesaretlendim.Çimlere bastık elimizle merak edip bakmak istedik tadına bakmak istedik :)) kısacası çok keyifli bir hafta sonu geçirdik...



Bu arada ikinci dişimiz çıktı veeee artık emekleyebiliyoruz.:))

25 Şubat 2008 Pazartesi

8. ayın ilk haftası

8.ay kontrolümüzde;


Boyumuz 73


Kilomuz 8 370 idi. ( geçen aydan beri 250 gr almısız)


Tabiki kötü.Ama diş çıkarttığımız için ishal olduk bu yüzden biraz süzüldük.Ek besinlerle aramız şimdilik iyi bu ay ilk defa balık verdim.Kahvaltıda da yumurta..Gün aşırı yarım yumurta hafta da 3,5 yumurta oluyor.Ayrıca ceviz de bu ay vermeye başlayacağım.Biraz toparlanması lazım kuzumun.Dişlerimizden dolayı biraz keyifsizlik de yaşıyoruz her akşam carpol veriyoruz tabi 1 haftayı geçmeyecek.Dişleri için bir ilaç önerdi doktorumuz .İşe yarıyor gibi ??

Henüz emekleyemiyoruz ama çabamız çok fazla popomuzu kaldırıyoruz ama ellerimizi öne atamadığımız için yerimizde sayıyoruz sonra yorulup koyveriyoruz kendimizi yere....Tabi yılmayıp biraz dinlendikten sonra tekrar devam ediyoruz.Bir iki haftaya kadar çözeceğiz ama..

Çağan Ege'm


Ayın 22 sinde 8.ayın doldu.Kilo olarak 7 aylıksın ama boy olarak maşallah 10 aylık cocuğun boyuna sahipsin ileride ince uzun bir çocuk olacaksın gibi gözüküyor şu sıralar.Artık oyundan iyice anlıyorsun ayaklarını koklayıp “çok pis kokmuş” dediğimde kahkahalar atıyorsun.Babanın kucağında iken “yakalayacağım seni” dediğimde babana sarılıp heyecanlanıyorsun.Sıkıldığında ve bulunduğun yerden kalkmak istediğinde kim olursa olsun ellerini uzatıyorsun ama kucakta isen işine gelirse gitmek istiyorsun.Şu sıralar anneci oldun.Yüzüme dokunarak uyumak istiyorsun .Tabi bu benimde hoşuma gidiyor o küçücük ellerinle burnuma dokunuyorsun, gözlerimi tutmak istiyorsun bazen de saçımı çekiyorsun.Gözlerin nerede dediğimde birkaç kere yaptın ama bilinçli mi onu pek anlayamadım gözlerini kısıyorsun.Tükürüklerini püskürterek dudaklarınla pırpır yapmayı nereden öğrendin bilemiyorum.Hele bunu yemek yerken yaptığında daha güzel oluyor üstümüz dahil batıyoruz.Her şey dikkatini çekiyor saçımdaki toka dahil pencereden dışarı bakarken küçük sinek bile…o küçücük parmaklarınla yakalamaya çalışıyorsun.Çığlıkların daha bilinçli.Bu arada alttan 1 dişin çıktı ikicisi de çok yakın. gözüküyor.1 dişin olmasına rağmen yemeklerini çiğnemen yok mu dedenin çok hoşuna gidiyor .Oyuncaklarla da aran iyi ama değişik şeyler daha ilgili çekiyor örneğin televizyon kumandası cep telefonları, ev telefonu, takılarım .Henüz emekleyemiyorsun ama çalışmaların son sürat; ellerini ileri götüremiyorsun ama poponu kaldırışın yok mu ... Alkışın henüz ne olduğunu anlayamadın emekleme çalışmalarında sana gösterdiğim nesneyi aldığında “alkış” yaptığımda şaşırıp kalıyorsun.( bunu videoya çekmeliyim) ne yaptığımı anlamaya çalışıyorsun.Önüne oyuncak kutuları dizdiğimde bozmak için bir heyecanın var ki birde kahkahan...Yürüteç yasak ama sürekli yürümek istediğin için ve bizim belimiz koptuğundan Öykü ablandan kalan yürütece az da olsa bindirdiğimizde bir gidişin var ki (bununda videosunu koymalıyım.)Artık bana öyle içten sarılıyorsun ki işte bu her şeye bedel diyorum.Kedi gibi yüzünü yüzüme sürdüğünde içim daha fazla eriyor.Bu ay ilk defa balık yedin ve galiba sevdin annen gibi ... Her gün büyüyorsun ve her gün bizlere o gülüşünle mutluluk veriyorsun seni çok seviyoruz küçük oğlum…..

11 Şubat 2008 Pazartesi

Yeni Bakıcı

iki hafta önce bakıcımız bırakmıştı zorda kaldım tabiki ama hemen yeni bir bakıcı bulduk.Şuan için problem yok ; gerçi çok tecrübesiz henüz 20 yaşında ve 8 aylık evli.Ama çabuk kapıyor herşeyi umarım hayırlı olur.... hem bana hem oğluşuma....

31 Ocak 2008 Perşembe

İş Ahlaki- Vicdanı olmayan Kişiler

Hem iş ahlaki hemde vicdanı olmayan kişi.... evet benim bakıcım idi kendisi.Pazartesi günü doktora gitmem gerekiyordu izin almıstım.Ege ise tam iyileşemedi hala burnu ve genizleri tıkalı.Bu sahıs bana hiç danışmadan yeğeni ile geldi evime.Gerçi olabilir belki bir durum vardı ama bir açıklama yapmasını bekledim yeğeni 8 yaşında yani çocuk-sömestre tatiline girildi ya- bu arada evden çalışmaya çalışıyorum bir ara yanlarına gittiğimde ayakta Ege'yi yeğenine verirken gördüğümde cinlerim tepeme çıktı inanamadım.Bu ne kadar düşüncesizlik nasıl bir cehalet...ben bir daha olmamasını belirtirken o herşeyin kontrolünde olduğunu söylüyordu şu zamana kadar zaten hep söyleyememekten kaybettim.Aman kırılmasın aman şöyle böyle. Maalesef böyle olmamak gerekiyor ama işte yapı beceremiyorum.Tabi cocuğa suç bulamam suç bakıcıda.Onun düşüncesizliğinde...Ege'ye meyve püresi hazılanıyor ona da hazırlanıyor yok bıngıldağına bakayım falan, bir de demez mi çocuk yarında geleceğim diye...bu arada bizim aklı olmayan bakıcı da yine bir açıklama yok.Bunun üzerine ben yine tüm sakin halimi takınarak ve kırmamaya çalışarak iki cocuğa bakmanın zor olacağını belirterek yarın getirmemesini söyledim.O ise asıl yarın getirmek zorunda olduğunu belirtip anneannesinin katarakt ameliyatı olacağını ve annesinin orada bulunmak zorunda olduğunu belirtti.---Peki o zaman bugün niye getirdin ki----- tabi bunu da söyleyemedim.Sadece çocuğun annesinin nerede olduğunu sordum çünkü çalışmadığını biliyorum hatta ablasının o kadar rahat olduğunu sırf gögüslerinin bozulmaması için çocuğunu emzirmediğini de biliyorum bunu söyleyen de bakıcının kendisidir.Bir şey söyleyemedi.O şekilde ben tekrar çalışmaya öbür odaya gittim.Yarım saat sonra yanıma gelerek yeğeninin sıkıldığını onu götürmek istediğini belirtti.Bende yine insani düşünüp gidip gelmenin zor olacağını düşünüp istersen bugün ben evdeyim geriye dönme dedim ama bana gelirim diyerek çıktı.Tabi sonra arayarak evde kimsenin olmadığını söyleyip gelemeyeceğini söyledi.Ok buraya kadar problem yok; asıl bundan sonrası traji komik bir hikaye... Aradan 10 dk geçmedi bu şahsiyetin annesi aradı ve 31 ocak a kadar kızının çalışacağını sonrasında başımın çaresine bakmamı belirtiyordu niye 31 ocak???? niye annesi arıyor???maaşını tam almak için herhalde, böyle yapan bir kişinin 2 gün için beni düşünecek hali yoktur .Bir de annesine beni aratan şahsiyet nasıl cesaret edip iki gün gelip nasıl yüzüme bakacaksa..... Ama elim ayağım titremeye başladı Ege kucağımda garibim yüzüme bakıp olayları anlamaya çalışıyor; yüzündeki korku ifadesini anlatamam.Bunun üzerine bakıcıyı aradım evden.Ayrılacağını neden ondan değil de annesinden duyduğumu sordum??? ağzında bir şeyler geveleyip durdu? halen yeğeninin büyük olduğunu ve kendisi idare ettiğini ona ayak bağı olmayacağını belirterek su yüzüne çıkmak istiyordu.Bir daha gelmemesini söyleyerek telefonu kapattım.İş ahlakını bıraktım vicdan da yokmuşşşşş....İlk 1 saat bocaladım ne yaparım diye ama şimdi rahatım en azından bir sonraki gün bir bakıcı bulduk...Umarım vicdanlı bir insandır...

24 Ocak 2008 Perşembe

Yetişemiyorum Zamanın Hızına



Zaman hızla geçmiş ve bloğuma yazmayalı 1 ay olmuş sanki 10 gündür yazmamışım gibi geliyor oysa.Çağan Ege 1 ay daha büyümüş meğerse, ben 1 ay daha yaşlanmışım...22 ocak da 7. ayımız bitti ve kontrole gittik ek besinlere geçişimizin ilk ayı böylece bitti.Kilo alışımız iyi ortalamaya yakın 8.100 Kg.Boyumuz fazla uzamamış 72 cm.Geçen ay 71 cm idi.Doktorumuz normal olduğunu söyledi.Bu ay ve sonrasında fazla bir uzama beklemememizi 1- 1,5 cm uzamanın normal olduğu belirtti??? Ek besinler hakkında da aslında tatmin olmadım.Geçen ay anne sütü demişti ama artık sütüm bittiğinden ben ek besinlere başlamıştım.Sorma şansımda olmamıştı doktorumuz yurtdışındaydı.Belki ben mi abartıyorum bilemiyorum ama sebze haricinde farklı şeyler beklemiştim oturup bana saatlerce anlatmasını yada tarifler vermesini ama genel konuşması ve Çağan Ege ye vurulan aşı ile ne konuştuğumuzun farkına bile varmadan eve geldik.Elimde sadece fazla bir detayı olmayan 1 sayfalık bir döküman var.Mesela kahvaltıda ne olacağı belli ama bunu suyla mı ezeceğiz yoksa anne sütü olabilir mi? yada kaşık maması mı??? biberon maması olabilir mi? belli değil? bu söylediklerimi de internetten araştırdığım için biliyorum.
Ne zaman doktora gitsek ayrıca hasta oluyoruz burnumuz tıkanıyor.Dün gece yine uyumayacağız dediğim sırada sağolsun kayınvalidem ve eşi sabah 06:00 ya kadar baktılar biz yattık.Bakalım bu akşam nasıl geçecek....
Bununla birlikte Çağan Ege'nin hareketleri iyice gelişti özellikle ellerini çok güzel kullanıyor.İçi nohut ile dolu pet şişe fovorimiz bu sıralar.
 
Template by suckmylolly.com