25 Kasım 2008 Salı

Unutmamak için....



1,5 yaşımıza basmak üzere olduğumuz ay içersinde unutmamak adına Ege hakkında yazmak istedim.Yazıya dökmek bazı şeyleri çok zor hele videoya almak çok daha zor.Aslında gizli kamera ile dolaşmak gerekiyor.Her gün yaptığı , söylediği şeyler ile bizi şaşırtıyor.Bir an için bu halini çekmem gerek dediğim anda videoyu almak için kalktığımda herşey bitmiş oluyor.Şu sıralar ise en favori aktivitemiz resim .Sürekli olarak boyaları getirip kutusundan çıkarmamızı istiyor.Sonrasında ise bir çizik atıp bak maaa(balık yada bayrak henüz çözemedik )..., kussss (kuş ) , ciiii (çiçek) , mivaaa(miyav) diyerek bize gösteriyor.Geçen akşam farkettim ki artık duvarları da boyamaya başlamış inanamadım genel olarak bazıları bu duruma kızabilir ama benim suratımda nedensiz bir gülümseme oldu anladım ki resim defterleri bize yeterli olmayacak artık.Daha öncesinde aldığım parmak boyasını da çıkartmak gerek diye düşündüm belki her taraf daha da batacak ama olsun.Hatta oyun grubuna gittiğimiz yerde resim dersi için bir deneme dersi ayarlamaya karar verdim.












Keyif aldığımız ikinci aktivite ise oyuncakların pillerini yerine takmaya çalışmak.Dedeme benzesin herşey elinden gelsin demiştim hamile iken benzedi galiba.


3.aktivitemiz ise su ile oynamak.Eline oyuncaklarından kaba benzer bir şey alıp buuuuuuuuuu diye bize bağırıyor dayanamayarak su koyuyoruz bir tane daha tas veriyoruz kendisine oturup kaptan kaba suyu boşaltıyor.Tabi zamanla yere dökülen fireler nedeni ile su bitiyor.




Severek oynadıklarımızdan bir diğer oyun ise hayvan figürlü sitikır ları seslerini çıkartarak her yere yapiştırmak.
Diğer zevk alarak oynadığımız oyun ise babamız ile karşılıklı oyuncak arabalar ile oynamak.Benimle oynadığı oyun ise saklanbaç ben saklanıyorum o beni buluyor ve sonrasında babasına doğru kaçmaya başlıyor.Tam tersi artık kendisi de saklanmaya başladı.

Kelime haznemiz ise gün geçtikçe çoğalıyor.Yeni kelimemiz "pepe" penguen demek.

22 Kasım 2008 Cumartesi

17.Ayımız Bitti......



Bugün 17 ayımız bitti.Hafta sonuna denk gelince iyi oluyor böylece o tarihli fotografını çekebiliyorum Ege'nin.Ne farkeder aslında ama işte takıntı olmuş birkere.Bugün ayakkabı aldık Ege'ye.Esin'nin Ömer için ayakkabı durumu olayın ciddiyetini anlamama yetti.Gerçi ayakkabı numarası değişmemiş ama ayağındaki ayakkabı iyi bir ayakkabı değildi.Değiştireceğim diyordum hep ama bir şekilde geçiştiriyordum.İnternetten araştırdığım kadarı ile iyi ayakkabılar arasında Paqpa da gösteriliyor hem fiyatı açıkcası daha uygun Kifidis ve Chicco'ya göre modelide çok hoşumuza gitti hemen karar verdik ve aldık.Sonrasında biraz eğlenelim dedik ve her zamanki gibi soluğu jetonlu oyuncakların yanında aldık.Gerçi jetonsuz binmeyi daha seviyor ama tabi almak zorunda kalıyoruz.Sonrasında alışveriş yaptık birlikte bir şeylere bakabilmek çok güzel doğrusu.İlk reyonumuz kitap reyonu oldu ,kitaplara bir bir baktık inceledik.Sevdiklerimizi de aldık.Özellikle tavsiye edeceğim bir kitap aldım tesadüf bu ya bir kaç gün önce de internetten hep evde yapılabilecek aktivitelere bakıyordum kartondan yapılabilecek oyuncaklar gibi...Şuan için tabi biraz erken ama.Hep oyuncak almak yerine böyle elde yapılabilecek oyuncakların daha yararlı olacağını inanıyorum.Ve karşıma tam istediğim gibi bir kitap çıktı."Cıvıl cıvıl 365 etkinlik" adında.İçinde neler yok ki.Patatesten baskılar , iplikten ebru yapmalar,kartondan hayvan yapmak ve daha bir sürü aktivite.Hemen aldım tabiki.Ege'ye büyük resim defteri aldık.Küçükler yetmedi mi diyecekler ama bizimkisi çizmeye bir başlıyor halı falan dinlemeden,çareyi bir örtü sermekte buldum.Birde daha büyük bir resim defteri almakta.Sonrasında güzel bir yemek yedik ve evimize döndük.Öyle yorulmusuz ki Ege ile birlikte uyumusuz.Tabi biz biraz önce kalktık ondan bizimkisi mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu.20-25 dakika sonrasında pıtır pıtır ayak sesleri geldi ve ne görelim Ege bizim yatagımızdan o karanlıkta inmeyi başarıp yanımıza gelmez mi? doğrusu çok şaşırdık ve bir o kadar da güldük.gelişi çok güzel di doğrusu koşarak ve meraklı bir geliş yaptı bize.Günün sonu yaptığım havuclu kek ve Açma ile bitti.Açmanın şekilleri biraz bozuk olsa da tadı çok güzel oldu.Resimde gözüken minik elde Ege'ye ait....

11 Kasım 2008 Salı

Üç Ders.....

Aşağıdaki hikaye bir mail ile geldi.Çok anlamlı üç hikayeden oluşuyor.Paylaşmak istedim.
Keşke hep bu şekilde düşünebilsek.....


ÜÇ HİKÂYE- ÜÇ DERS- BİR SÖZ
1.Hikâye

Kavak Ağacı ile Kabak


Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-On yılda, demiş kavak.

-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

-Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:


-Neler oluyor bana ağaç?

-Ölüyorsun, demiş kavak.

-Niçin?

-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.

2. Hikâye

En iyi Buğday

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:

-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.

-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,

-Neden olmasın, dedi çiftçi.

-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.



3. Hikâye

Geleceğini biliyordum…

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti,

-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.

Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;

-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.

-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…

-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?

-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.

Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:

-Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…

3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.



'Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.

Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.

Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.'

Afrika Atasözü

Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar. Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir.

10 Kasım 2008 Pazartesi

Kalbimizdesin...


Bizler seni unutmadık ve bizim gibi yetiştirdiğimiz çocuklarımızın da unutmasına izin vermeyeceğiz.

3 Kasım 2008 Pazartesi

Oyun Grubu

Nihayet oyun grubu düşüncemi hayata geçirebildim.Okuduğum bloglardaki oyun gruplarını görüp hep katılmak istedim.Sağolsun Esin bize katıl bile dedi.Ama evlerin uzaklığı ve genelde bu tür toplantıların hafta içi yapılıyor olması hep engel oluşturdu.
Geçenlerde bir arkadaşımın tavsiyesi ile caddebostan'da bulunan Gymbroee ile görüştük ve bu pazar deneme dersine katıldık.Ege'nin nasıl bir tepki vereceğini doğrusu çok merak ediyordum.Gerçi kafamda canlandırdığım şekilde oldu.Çekingen bir cocuk olmadığı için hemen ortama uyum sağladı.Yanlız çocuklar ile fazla ilgilenmedi.Oradaki toplar ve diğer oyuncaklar daha fazla ilgisini çekti.Öğretmenide zaman zaman dinlemeyip kendi başına takıldığı da oldu.Yapılan aktiviteler aslında çoğunluğunu evde uyguladığımız türdendi.Gerçi 2 haftada bir konuyu ve ortamın değiştiğini belirttiler.Bu hafta ki konu "daire" nin ne olduğuydu.Çok bir şey anlamasalarda Ege en çok daire şeklindeki kutuların içersine top atmayı çok sevdi.Genel olarak aslında eğlenceliydi.Bu yüzden katılmaya karar verdik.Her pazar artık orada olacağız.

1 Kasım 2008 Cumartesi

El Ele Yürüyebilmek.......


Fazla söze gerek yok.O küçücük ellerinle elimden tutman ve dolaşmamız inan ki herşeye bedel benim küçük pıtırım.
 
Template by suckmylolly.com