30 Ocak 2009 Cuma

Bugünlerde.....

Biliyorum son günlerde blogumu ihmal ettim.Blog arkadaşlarımı da.İşyerinde yoğun günler geçiriyoruz " bu krizde ne güzel yoğun olabilmek" diyorsanız güzel bir yoğunluk olmadığını söyleyebilirim.Üstüne üstlük hastayız hemen hemen 1 haftadır çok yüksek olmasa da ateşimiz var .Ben işteyken bana ulaşamayıp doktora bile götürmüşler ağlamasına dayanamayıp.Bogaz kültürü yapılmış sonuç - Grip-

Şu soğuklar bitse artık yaz gelsin artık diyorummmm.Ege bir yerden kapmasa mutlaka ya ben ya eşim bir yerden kapıp eve getiriyoruz tabi bir de bakıcı.Aslında grip aşısı vurulduk bu sene geçen sene ki gibi yataklara düşmedim sadece ayakta hafif geçiriyorum.Ama bu durumda Ege kapmış oluyor.Neyse daha kötüsü olmasında.

18 Ocak 2009 Pazar

Yandık...

Cuma günüydü içimde iki üç gündür bir sıkıntı zaten vardı sebeb buymuş belki de.Kuzum yandı.Bakıcımız arıyor bir yandan da ağlıyordu "Ege yandı" dedi.Her zaman nescafeyi aslında Ege uyurken içer ama o gün uyumadan yapacağı tutmuş bizimkininde hiç adeti değildir örtüleri çekmek ama onunda masadan örtüyü çekeceği tutmuş .O anda gözlerimde yaşlar akmaya başladı .Şoka girmiştim.Hemen taksiye atladım kafamda"nescafe ne kadar yakabilir ki" diye düşünüyor bir yanda da şükrediyordum.Ya yüzüne dökülseydi ya gözüne gelseydi.O duygular ile geldim eve ama kolunu görünce haykıra haykıra daha da ağlamaya başladım ; insan serin kanlı olamıyor ne kadar kendimi taksi de teselli ettiysem hepsi o manzara karşısında yok olmuştu.Ben ağladıkca kuzum baktım daha da fazla ağlıyor işte o zaman kendime geldim.Hemen hastaneye gitmeliydik.O anda sadece acısını düşünebiliyordum .Hastaneye geldiğimizde ise acildeki doktor bakıp "kolunu bükmeden sarmalıyız yoksa yapışır ve o şekilde kalabilir kaslarda problem olabilir demez mi" o anda yanığın daha kötü sonuçları olabileceğini daha iyi anladım.Doktorlar en kötüsüne insanı alıştırıyor galiba.Plastik cerrah görmeli dediler.Tabi kuzumun kolunu sararlarken ağlamaktan sesi kısılmıştı.Allah kimseye yaşatmasın korkunç bir duygu.Tabi daha kötülerini de yaşatmasın.Hastanede plastik cerrah olmayınca başka yere götürmeliydim.Bu durumda insan o kadar çok desteğe ihtiyaç duyuyor ki sağolsun işyerimden müdürüm olsun tüm arkadaşlarım beni yanlız bırakmadılar o esnada durumu öğrenip başka bir yerden plastik cerrah için randevu alıp bana haber verdiler.Hepsine çok teşekkür ediyorum.Kuzum omzumda sızdı eve dönerken.Bu ana kadar babasına haber vermemiştim.Sonrasında plastik cerraha birlikte gittik bu an çok önemliydi Ege'me bir ilaç verdiler sakinleşmesi için sonrasında bandajı açıp baktılar ve " benlik bir şey yok" dedi.2.derece yanık . Yani ilk söylenilen şey söz konusu olmayacaktı işte o anda rahat bir nefes aldık.1 hafta gün aşırı pansuman yapılıp kolu sarılacak enfeksiyon kapmaması gerekiyormuş.Bu arada cenesi ve boynunda da yanıklar mevcut ama onlar kolu kadar yoğun degil.

Verilmiş sadakamız varmış.
Bakıcımıza gelince çok üzüldü.Tabii daha dikkat etmesi gerektiğini umarım anlamıştır.

5 Ocak 2009 Pazartesi

Başlıksız..


Bir başlık bulamadım.Aslında yazasım da yok.Geçen zamanda geriye dönüp baktığımda -pek önemli değil-ama yazacak şeyler olmadı değil.Mesela bahsetmediğim ama alırken çok keyif ve heyecan duyduğum Ege'nin masa sandalyesi.Kuzum artık o şahane resimlerini küçük bir adam gibi masa ve sandalyesinde çiziyor.Kitaplarını genellikle burada bakıyor.Ama masanın üzeri ve sandalyeleri şuan için görmeniz gerek her tarafı çizik içinde olsun yine de duvarlara çizmesinden daha iyi oldu.

Her hafta pazar günü gittiğimiz oyun grubu da çok güzel gidiyor .Okula gidiyoruz dediğimde elinin üstünü gösteriyor hep.Oyun sonunda eline palyaço baskısı yapılıyor da...Önceden biraz çekingen davranıyordu şimdi açıldı , mesela tünellerden geçemiyordu şimdi sorunsuz geçebiliyor.

Aslında Ege herzaman temkinli bir çocuktu .Mesela biz hiç koltuktan arkanı dönüp ayaklarını sallandırıp ineceksin demedik.O bu şekilde inmeyi kendi öğrendi.Yada bir şekilde kendini belli ederek sesini duyurarak inmesi gerektiği yerde bekledi.Ağzına yabancı bir madde hiç koymadı yerde bulduğu ilgisini çeken nesneyi elinde inceleyerek bana uzatmıştır.Bunun sebebi istahsız bir çocuk olmasına bağlanabilir belki ama güzel bir yön diye düşünüyorum en azından küçük bir nesneyi etrafta bıraktığımda korkum yok ama tabiki yine de etrafta bırakmamaya çalışıyoruz.


Oyun grubundan çıktıktan sonra şayet yağmur yağmuyorsa açık havada biraz turluyoruz.İlk çıktığımızda kahvaltı edemediğimizden simit almıştık.Yürürken tek tük güvercinleri görüp simit atmamla birlikte o kadar çok kuş uşuştu ki ve artık bir alışkanlık edindik kuşlar beslenecek Ege de bu durumu çok sevdi.Kuşlara yem atarken yüzündeki mutluluk ifadesi her şeye bedel.Simidi atıp kuşlara "mama" "mama" demesi de çok komik.




Artık evdeki Öykü ablasından kalan onun tabiri ile "deh" " deh" ede binebiliyoruz.


Kısacası Ege çok hızlı büyüyor bizde de onu doya doya yaşaması kalıyor.Ne kadar doyabilirsek tabiii..


 
Template by suckmylolly.com